28 Kasım 2011 Pazartesi

ya einstein'ın annesi erkek ya da ibo kadın..bilemedim..ikisi de birbirinden saçma bence

Bazen bi şeyle karşılaşıveriyorsunuz ve hayat o an çok saçma geliyor. teşekkürler ibo bana hayatın ne kadar saçma olduğunu gösterdiğin için.. tşekkürler..



Paylaş

10 Ekim 2011 Pazartesi

genjedi rulezz



Orhan beylerin, Fazıl Say'ın o müzikten ancak bir kıymalı börek kadar anlar sözlerine yanıtı sert oldu. Orhan jedi oldu ve ışın kılıcını eline alıp Fazıl'ı bulmanın yollarını yeni keşfettiği jedi önsezi yeteneği sayesinde aramaya başladı.

:)) genjedi rules!

5 Ekim 2011 Çarşamba

kırmızı kedisiyle kıpkırmızı gülümseyen palyaço meğersem aynı zamanda da melekmiş.




Geçen biriyle tanıştım..
kıpkırmızı saçları vardı bi de acayip şirin gülümsüyordu.
kırmızı şirin bi gülümsemesi vardı yani
sonra öğrendim ki kız palyaçoymuş
ve kırmızı da bi kedisi varmış
kırmızı palyaçonun kırmızı gülümseyen kedisi..
konuştukça kızın benden büyük olduğunu fark ettim
ama beynen büyüktü yaş olarak değil.
tüm avrupayı otostopla dolaşmış bi de fakirlere yardım eden bi kurumda çalışmış Fransa'da
kırmızı kedisiyle kıpkırmızı gülümseyen palyaço meğersem aynı zamanda da melekmiş.
bazen bana soruyorlar hiç melek gördün mü diye, neden inanıyorsun?
artık söyleyecek bi şeyim olduğu için mutluyum ben.

8 Eylül 2011 Perşembe

allah türlü belanızı verecek artık!



siz ne aptal ne beyinsiz canlılarsınız ben anlam veremiyorum. Ulan ne hakla canlılara böyle işkence yapıyorsunuz, hadi yaptınız ne diye bi de gözyaşına boğuluyorsunuz? maymunlar cehennemi gerçek olsa da dötünüzden çekseler kanı!


30 yıl sonra ilk kez güneşi gördüler
Avusturya’daki bir laboratuvara kapatılarak deney hayvanı olarak kullanılan şempanzelerin ilk kez dışarı çıktıklarında yaşadıkları sevinç etraflarındakileri gözyaşlarına boğdu.

Avusturyada deney hayvanı olarak kullanılan şempanzelerin ilk kez dışarı çıktıklarında yaşadıkları sevinç etraflarındakileri gözyaşlarına boğdu.
İçlerinde inanılmaz bir boşluk, yüzlerinde şaşkınlık ve gözlerini alan gün ışığı... Şempanzeler, gördüklerinin “gerçek” dünya olduğuna inanamaz bir haldeydiler.

Habertürk'ün haberine göre, Avusturya’daki bir laboratuvarda yıllardır deney hayvanı olarak kullanılan şempanzeler, Salzburg yakınlarındaki, ünlü “kaçak inek” Yvonne’un da barındığı Gut Aiderbichl Hayvan Koruma Merkezi’ne getirildi.

30 yıl sonra ilk kez güneşi gören ve yeşilliklere basan şempanzelerin tepkilerini görenler gözyaşlarına hâkim olamadı. Önce korkuyla çevrelerine bakınan, ardından birbirlerine sarılan, daha sonra da sevinç çığlıkları atarak yeşilliklere koşan maymunlar küçük çocuklar gibiydi.
Haberin devamı ↓reklam

Maymunlar üzerinde tıbbi testler yapılıyor; vücutlarına HIV ya da hepatit virüsü enjekte edilip ilaçlar deneniyordu.

Hiç dışarıya çıkarılmayan şempanzelerin doğan bebekleri ise hemen ellerinden alınıyordu.

haberi ntvden aldım efem

7 Eylül 2011 Çarşamba

chuck palahniuk'u da düşman ettik kendimize brava!





Türkiye’de Ölüm Pornosu adlı kitabı Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından “halkın ar ve haya duygularını incitici” ve müstehcen bulunan ve yargılanmaya devam eden Chuck Palahniuk’un “Damned” isimli yeni kitabı yayımlandı. The Guardian’ın yazarla yeni kitap üzerine yaptığı röportajda Türkiye’deki dava da soruldu.



Aşırı dozda uyuşturucu yüzünden ölen 13 yaşındaki bir kızın ağzından yazdığı ve Cehennem’de geçen kitabın yazım süreci kolay olmamış. Dövüş Klübü’nü 6 haftada bu kitabı ise 2,5 yılda yazdığını söyleyen Palahniuk, kitabı kendisi için zor bir dönemde kaleme almış: “Kitabı yazarken kanserden ölen annemin bakımıyla ilgilendiğim için tam bir ıstırap oldu. Tedavi olurken kendinde değildi ve bir çocuk gibi davranıyordu. Ben ise tam bir ebeveyn rolü oynuyordum. Çok kötü zamanlardı ve belki de Madison’ın böylesine içten biri olmasının nedeni bu. Bir takım korkunç durumları ve acıyı gizliyor. İki ebeveynimi de yitirmenin acısını bir şekilde yansıtmalıydım. (Palahniuk’un babası, sevgilisiyle birlikte, 1999 yılında sevgilisinin eski kocası tarafından öldürüldü.) bunun pek de eğlendirici bir kitap olmayacağını biliyordum. Bu yüzden durumu ters yüz ettim ve hâlen dünyada yaşayan ailesinin yasını tutan, onları özleyebilen bu yürekli ölü çocuğu yarattım.”



Romanda Cehennem’de neden sürekli İngiliz Hasta filminin gösterildiğini sorulması üzerine “O ve Piano, herkesin neden sevdiğini anlamadığım, kurtulmak istediğim filmlerden ikisi” diyen Palahniuk, romanın filme çekilmesi ihtimalini ise düşünmediğini, ve sinemayı rakip olarak gördüğü ve filme çekilmesi daha zor romanlar yazmaya çalıştığını belirtti. Yazar, Dövüş Klübü filme çekilmemiş olsaydı bile halen yazarlık yapıyor olacağını ama muhtemelen iki-üç kitabından birine yayıncı bulabilen ve daha az okunan bir yazar olacağını tahmin ettiğini söyledi.



“Geçenlerde Türkiye tarafından Philip Roth ve Marquis de Sade’la birlikte ‘şüpheli yazarlar’ listesine dâhil edildiniz. Biliyor muydunuz?” sorusuna ise “Bilmiyordum, ama teşekkür ederim. İlk tepkim... pekâla, lanet olsun. Yakın bir zamanda Türkiye’ye gitmeyeceğim,” cevabini verdi.


Yazar, cehenneme gerçekten inanıp inanmadığı sorusunu ise, “Birşeylere inanıyorum. Ama kendi yarattıklarını sonsuz bir cezaya mahkum edecek kadar kin tutan birşeye değil. Kimse bu kadar uzun süre kin tutamaz, Tanrı bile. A, ama belki Türkler tutabilir,” diyerek yanıtladı.

hatırlamadıım bi haber kaynağından alınmıştır efem

9 Ağustos 2011 Salı

dünyanın farklı kumsallarında ayaklarımız buluşmuş




uzak bir kumsalda ayaklarımı kumun içine soktum geçen gece rüyamda.
ayaklarım kumun altından ilerledi ve başka bir kumsalda çıkıverdi.
ama ben yine de diğer kumsaldaydım.
garip bi şekilde rahatsız olmadım.
ben gecedeyken o gündüzü yaşıyordu, sıcaklığından anlayabiliyordum.
sonra diğer kumsaldaki ayaklarım mutlu oldu gibi hissettim.
mutluluk hissi dünyanın diğer ucundaki kumsaldan bana ulaştı birden ve ben de mutlu oldum.
ayaklarım sayesinde mutlu oldum.
neden olduğunu sonra anladım.
diğer kumaldaki ayaklarım başka bir kumsalda bekleyen bir hatunun bambaşka bir kumsaldan çıkan ayaklarıyla öpüşmeye başlamış.
Yani ben o sırada bambaşka bir kumsaldaydım.
mutluluk verici bi rüya bence.


resim: http://kumiwi.deviantart.com/art/beach-71747037?q=boost%3Apopular%20beach&qo=9

26 Temmuz 2011 Salı

kitap tavsiyesi alabilir miyim lütfen?




heeeeyyyyyyyy çooooooooooook sıcaaaaaaaaaaaaak!! yapış yapışşş! ıyyaaaakkk!! artık yeter!!! insan yeni sevgilisiyle bile öpüşmek istemiyor ama bu sıcaklarda beaa! :)yani o kadar sıcak işte..
bu sıcaklarda tüm paramı nescafeexpresslere yatırdım. belki o paralarla tatile bile çıkabilridim ama içtim sanırım tüm tatilimi, bir çırpıda içip bitirdim tatil günlerini:)) oo çok sevdiğim bi yazar gibi konuştum biraz önce ama kimse anlamadı hehe.
neyse demem o ki bu sıcakta nedense okuduğum tüm kitaplar bana sıkıcı gelmeye başladı.bilemiyorum neden?!?! sizden, siz muhteşem blogdostlarından, özellikle de tatlı Rory hatta bloguma bakıyosa aydedeyehavlayan dan kitap tavsiyeleri isteyeceğim. bu yaz sıcağında kanımı donduracak beni şoklarlardan şoklara ya da tatlı hülyalara zerk edecek kitaplar söyleyin!!!Hadi blog dostları güçlerinizi birleştirin ve bu yapış yapış kişiliği kurtarın bu derdinden!! Balçık adam gibiyim hakkaten ya. inanılmaz bir sıcak. yuh olsun sana emi sıcak, yuh!!

resim..http://dr-photohop.deviantart.com/art/Friend-Book-152038196?q=boost%3Apopular%20book&qo=10

8 Temmuz 2011 Cuma

mimmmmmmm



tatlı rory beni mimlemiş. evde yangın çıksa, sel bassa ne biliim işte yıkılacak gibi olsa ve evden bir şey almanız gerekse ne alırdınız demiiiiş.
cevap net.

hiç açılmamış bi Jack Daniels'ım var kitaplığımın yanında duruyor. Onu kaptığım gibi çıkarım evden sonra yanıyo mu yok su mu basıyo yıkılmış mı demeden içmeye koyulurum. bi de bakmışım ki kafalar iyi olmuş ben hepsini unutmuşum. şerefe!

29 Haziran 2011 Çarşamba

manita yaptım ne yalan söyleyim



Sonunda manita yaptım evet Rory'nin duaları yerini buldu ve oldu işte .. bi anda oldu ben de anlamadım. şimdilik bi aşk kıpırtısı yok ama iyi vakit geçirmece işte. bakalım neler olacak neler bitecek. :) ya bu yaz ayları da manitasız çok zor geçiyodu iyi oldu herhalde. Rory ne istiyosun benden? yollucam sana :)

2 Haziran 2011 Perşembe

sana olmayan kollarımla sarılmak istiyorum



Ben bunu her izlediğimde ağlayacak gibi oluyorum. Dünya diyorum, sana sarılmak istiyorum ama üzerinde yaşayanlar olmadan. Sana olmayan kollarımla sarılmak istiyorum.

bu ara yavaş çekimde yaşıyorum




Bu ara ağır çekimde yaşıyorum. ağır ağır yürüyor ağır ağır düşünüyorum.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

itiraf ediyorum herkes yalnız ulan!




İnsan yalnızken sanki dünya üzerinde yaşayan diğer herkes de yalnız gibi düşünüyor. Ünlüsünden ünsüzüne, yaşlısından gencine herkes yalnız sanki.. vay bee. ben de şaştım kendime.. çok yerinde bir saptama oldu yalnız insanlar için :)

resim: http://l-l-p.deviantart.com/art/lonely-45265637?q=boost%3Apopular%20lonely&qo=4

25 Mayıs 2011 Çarşamba

her insan bir hayvana benzer, bu ayı da olabilir eşek de, alınmaca gücenme olmasın



Efenim biliyorsunuz daha önce cevriye hanımlar ve palpatine arasındaki muazzam benzerliği gözler önüne sermiştim. şaşıranlar şaşırmış, şaşırmayanlar ise bana haksızlık etmişti. Bu postumuzda da her insan bir hayvana benzer geyiğinden temellenerek sizlere pek sevdiğimiz oyuncu abimiz halil'in bir kutup ayısına olan muazzam benzerliğini göstereceğim. Karar sizin..

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bahar geldi, yaz gelmek üzere, kış uzaklaştı, sonbahar çok sıkıcıydı..


Bahar geldi, yaz gelmek üzere, kış uzaklaştı, sonbahar çok sıkıcıydı..
ben geçen zaman içinde pek çok şey yaşadım.
uzaklara gittim, yakınlarda dolandım,
hayatımın sonuna kadar birlikte olacağımı düşündüğüm sevgilimden ayrıldım,
hemen sevgili bulacağımı düşündüm ama aylar geçti bi bok bulamadım,
bulutlar bazen çok karanlıktı dayanamadım içtim.. çok içtim.. ama hiç sapıtmadım
çünkü ben içince sapıtanlardan değilim.
sevimli bi insanım, içince çok daha sevimli olurum ben,
yeni bi pantolon aldım, içine girdim, oh dedim ve uzun zaman sonra bi sigara yaktım
sigaranın berbat bi şey olduğunu tekrar fark ettim.
pearl jam dinledim tekrar tekrar
yeni bi işe başladım
o işten ayrıldım
yeni bi işe daha başladım
çalışmak bana göre değil dedim ve çalışmaya devam ettim
yeni inanlar tanıdım ama beklediğim kadar insan tanımadım bu zaman zarfında
en yakın arkadaşımın aslında en yakın arkadaşım olmaması gerektiğini fark ettim
ben hep şaşırdım. sınırsız insan aptallğına şaşırdım ben
öfkelendim salak insanlara
kitap okudum sürekli ama hep dedim ki kendime
o kadar çok okunacak kitap var ki daha hızlı okumalıyım
daha hızlı okumadım
yavaş okudum, tadına vardım ve sklemedim kendimi
bazen içim çok sıkıldı uyumayı diledim
uyudum ve gözlerim şişti
uyandım ve uyumayı diledim yine
ben hep güneşin yanına gitmek istedim
ama
kumsaldan yürüyerek ona ulaşmaktı amacım
kumlar ayaklarımın içinde kaybolurken
ben
güneşi kucaklamak istedim
işedim
banyo yaptım
uyudum
yemek yedim
ve
hayatımın bir bölümünü daha bu işler için harcadığım için üzüldüm
bu işleri yaparken hep başka şeyler düşündüm
ve bu iyi bi şey değildi.
çok az odaklandım
çok fazla hayal kurdum
eski sevgilimin ne yaptığınıu düşündüm
sonra
vazgeçtim saçmalamaktan
küçük yalanlar söyledim
arkadaşlarımın yanında çok eğlenceli bi adam oldum
evde hüzünlendim
çok az ağladım
belki de az ağlamam iyi değildi
blog açtım
yazdım
yazmak çok iyi geldi
sizi sevdim sonra
bu daha iyi geldi
tanımadığım sizi sevmem
ilgiçti ama güzel geldi gerçekten

resim: http://frescendine.deviantart.com/art/Spring-17291418?q=boost%3Apopular%20spring&qo=3

15 Mayıs 2011 Pazar

kozmik çıkar



çok güzel bir pazar günü.. dün içilen içkiler yüzünden hala sersem sersem baksam da etrafa en azından dalgınlığım bi nebze geçmiş bulunuyor. bu güzel pazar gününde neden bilgisayar karşısındasın olm, mal mısın nesin, diyenlere buradan sesleniyorum. çat! -kapı sesi. kozmik çıkar- sizi de muhteşem film kaybedenler kulübünün film müziğiyle başbaşa bırakarak, sizi ne kadar çok sevdiğimi bir kere daha belirtmek isterim- yuh ne barttım ama :)

10 Mayıs 2011 Salı

ey aşk nerdesin?



evet efenim bi süredir yokum ve biliyorum ki yokluğumu çok insan fark etmedi -rory'e öpücüklerimizi gönderiyoruz-hehe ama olsun önemli olan fark edip etmemeniz değil. Önemli olan benim net ortamından uzakta da yaşanabileceğini kendime kanıtlamam. Evet uzuuuun bi yolculuğa çıktım... demek isterdim ama öyle bi şey olmadı. bu tarz adamlara bayılıyorum ya. uzun yolculuklara çıkıp tonla anıyla evine dönen adamlara. ben onlardan biri miyim peki? hayır değilim. ben kısa bi yolculuğa bile çıkamayacak kadar iş hayatına gömülmüş bir öküz insanıyım :) ama biliyorum ki benim de yolculuk zamanlarım gelecek ve öküzinsanlıktan, cool adam profiline terfi edeceğim. İşte o zaman, belki o zaman benden sürekli kaçan, bi türlü bana görünmek istemeyen aşkı da bulabilirim.

Ya konusu açılmışken ama bokunu çıkardın be aşk. Ciddi söylüyorum bokunu çıkardın. bi gel artık be. bi çık karşıma. seni bulucam diye mal gibi girişler yapıyorum ortamlara ama harbiden yoksun. ne kaxdar saçma insan varsa tanıştım bi sen yoksun ortamda! yoksun aşk ne diyim sana. biliyorum güzel bi yerdesin ama bak tekrar söylüyorum, senin yanın benim yanım. saçma sapan oyunlar oynamaktan vazgeç ve geliver yamacıma kırmayım kafanı. ..... yok şaka yaptım aşkçım seni hiçbir zaman incitmem ben. sen gel yeter ki. canımsın, öpüyorum.

bu arada dün çok saçma bi rüya gördüm onu da bilare anlatıcam. :)

21 Nisan 2011 Perşembe

olmaz olsun böyle maymun! allahın cezası seni ya!



bi de kendinden geçiyo öyle .. off midem kalktı yemin ederim.. bahar sadece bize çarpmıyomuş anlaşılan. ama bi yandan da düşündüğümde güzide memleketimizdeki bazı insanlar bu maymundan çok daha beter şeyler yapıyorlar hayvanlara. onlara ne demeli?!?!

18 Nisan 2011 Pazartesi

mim



sevgili Rory tarafından mimlendim mimin konusu ""Şuan kendi ruh halinizi anlatan, bir ezginin melodisiyle yada bir şiirin satırlarıyla yada bir veciz sözle yadaaa bir resimle aktarınız..""

resim ruh ahlimi anlatır mı bilemem ama pek dalgınım ya ben bu ara. insanlarla bi şey konuşuyorum ama sanki dinleyemiyorum onları. adam karşımda anlatıyo ama sanki sessiz sinema gibi kaybolup gidiyo söyledikleri. bi süre sonra ben hayaller aleminde koşturmaya başlıyorum :) pek dalgınım ben bu ara pek! hatta geçenlerde elimdeki kek yerine kumandayı ısırdım :) sanki uzayda,, yıldızların arasında öylece savrulup duran bi meteor gibiyim be! öylece deli divane gibi dolanıyorum o evren senin bu evren benim ama baksan bi dünya beğenip çarpamıyorum bile.
kısacası bi türlü gelmeyen bahar, iş güç, sevgili sorunsalı, hayat problemleri vs gibi nedenlerden dolayı dalgınım efemmm! pek dalgınım!!

mimlenenlerrroo: inanırsakolurbence
kinkyfunkydinky
icimdekihayvanlar

13 Nisan 2011 Çarşamba

off ne gün bea!





yau bugün canım çok sıkılıyo ya. Bi darlandım bi daraldım bi eski anılar, hatıralar eski sevgililer üçleminde sıkıştım. Sonra bi arkadaşımla buluştum ama yok muhabbet sarmadı daha da sıkıldım ama ona sıkıldığımı belli etmedim. Bu da çok zor oldu böylece daha da sıkıldım. Bi an hayatımın öyle başı boş aktığını düşündüm sonra "yok yine de baya bi şey yaptım lan aslında" dedim sevindim ama sonra dedim "bi bok yapmadın, şimdi de yalnızsın işte, gidiceksin evde ylnız yalnız yemek yiyeceksin mal adam!" bu da yine sıkılmama sebep oldu. eski parçaları dinlemeye başladım ben de. işte neurotic outsiders da benim lise çağlarımda keşfettiğim güzide bi gruptur. o zamnlar pek dinlerdim aklıma geldi dinledim ve hüznün dibine dibine indim. offf bi kırmızı şarap alıp içicem şimdi, uykum gelsin de uyuyup bu günü kapatayım bari. yaşlanınca böyle genç olduğum günleri bu denli haşin bir şekilde harcadığım için kendime kızıcam ama ne yapayım henüz yaşlanmadım ki! hayde görüşürüz..

http://www.youtube.com/watch?v=PC1XF78maBc parça budur..

3 Nisan 2011 Pazar

aşk kaçarsa ben yakalarım, ben kaçarsam yok böyle olmadı!


Ey Aşk biliyorum havalar soğuduğu için ve Rory her akşam düzenli bi şekilde sistematk dualar etmediği için benden uzaklaşıyosun ama bi yere kaçamayacağının da farkındasın değil mi? Elbet havalar ısınacak ve bahar tekrar görünecek. rory de sözünü tutup eğer akşam çok içip sözünü unutmazsa, çok dalgın olmazsa, erkeke arkadaşıyla kavga etmediyse, annnesine sinirlenip kapıları çarpmadıysa vs.. geleceksin yancaazıma.. işte o zaman seni çok pis sıkıştırıcam! söylemedi deme bak! ağzını burnunu mıncıklıcam ey aşk. bittim olm sen!

resim

29 Mart 2011 Salı

Bahar geliyo, acayip aşık olucam öyle hissediyorum!




Bahar ufak ufak gelmeye başladı. Hani öyle takıldığım biri falan da yok ama nedense içimde acayip bi aşk kıpırtısı var. haha ulan sanki hatun görmeden aşık olucam kendi kendime :) bu işte bi şey var ama bilemedim. Ey aşk nerdesin ulan?!

resim:http://xdashkax.deviantart.com/art/love-45041964?q=boost%3Apopular%20love&qo=11

22 Mart 2011 Salı

niittin tansucan?!




sözlerin kifayetsiz kaldığı, beyin sıvısının sızıntı verdiği, kelimelerin tökezlediği, asırların birbirlerine girdiği hatta ve hatta 16'ların 17'lerin birbirine sarmalandığı zihinsel buhranı sizinle paylaşmak paylaşırken şapşallaşmak istedim blogger zihniyetleri! hadi keyfinize bakın sıkmayın canınızı bi şeye!

16 Mart 2011 Çarşamba

pray for Japan!



http://browse.deviantart.com/?q=tsunami%20japan&order=9&offset=0#/d3be3yz

İyi dileklerimizi Japonya için birleştirelim! Her şeyin geçeceğini hayal edelim ve umudumuzu o kıyılara taşıyalım!

7 Mart 2011 Pazartesi

birisi bana onenightstand nasıl olur söylesin!




Ya arkadaş bu onenightstand hadisesini ben niye bi türlü beceremiyorum ya?
Efendi gibi git işte birlikte ol takıl sonra sabah git işine gücü değil mi?
Herkesin kafa rahat olsun.. Yok!! hatun gibiyim abi. hemen ilişkiye başlamalar,
yok sevmeler, çiçekler, akşam yemekleri nedir abi bu? Birisi bana bu işin nasıl başarılacağını öğretmeli yoksa olmayacak benim işler? Bi terslik var bende ama hadi hayırlsı!

resim

http://browse.deviantart.com/photography/?q=one%20night%20stand&order=9&offset=24#/d14sh40

2 Mart 2011 Çarşamba

sesimi duyan var mı? -bi ses edin yalnız hissettim-



Sesimi duyan var mı? var mı....var mı.... var mı?(yankı efekti)Blogu kapatan zihniyete sokiim ama ya!

27 Şubat 2011 Pazar

marlon brando'nun amerikan sinemasını yerden yere vuruşu


Malum oscar ödül töreni bu akşam. Pek şık pek güzel pek sexi hatunlar göreceğiz halılarda salınan falan filan. Ama bugün geçmişte "baba"lığını ispatlamış, oscar törenlerine damgaların damgasını vurmuş bir muhtemen zat-ı şahaneyi de anmadan geçmeyeceğiz.. evet marlon brando'dan bahsediyorum.. seni asi duruşun, özgürlükçü ve humanist tavrın ve güzel kalbin için hep seveceğiz.. Buyrun oscar ödülünü almayı reddeden Marlon Brando'nun oscara gönderdiği bir kzıılderili bayanın ağzından yazdığı mektuba bi göz atalım. etrafta fellik fellik bu akşam kim ne giyecek acaba diye aranmaktan biraz daha anlamlı olur diye düşündüm! kötü mü ettim? bence hiç de etmedim! buyrunuz.

..............

200 yıl boyunca toprağı, yaşamı, ailesi ve özgür olma hakkı için savaşan yerli halka şöyle dedik:

‘İndir silahını arkadaş, gel beraber oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş, barıştan söz ederiz senle, anlaşırız senin hayrına.’

Silahlarını indirdiklerinde ise onları katlettik. Onlara yalan söyledik.

Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Hiçbir zaman sadık kalmadığımız ve adına antlaşma dediğimiz o kağıtları zorla imzalasınlar diye onları açlığa mahkûm ettik.

Ve onları, yalnızca yaşamın anımsayabileceği kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük. Ve tarihi nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ne kadar çarpıtırsanız çarpıtın: biz doğru davranmadık.

Ne dürüst olduk ne de adil davrandık.

Onlara ne haklarını iade etmek zorundaydık ne de antlaşmalarımıza sadık kalmak.

Çünkü gücümüzün üstünlüğü bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gaspetme, yalnızca yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmaya çalışırken yaşamlarını ellerinden alma hakkını sağlıyordu.

Onların erdemleri suça dönüşürken bizim ahlaksızlıklarımız erdem oluyordu!

Fakat bu sapkınlığın ulaşamayacağı bir şey var; o da tarihin büyük hükmü. Emin olun tarih bizi yargılayacaktır.

Ama umurumuzda mı?

Bu nasıl bir ahlaki şizofrenidir ki tüm dünyanın işitmesi için ulusumuzun en tepesindeki sesle ciğerlerimiz patlayana kadar taahhütlerimizi yerine getirdiğimizi haykırırız da, tarihin tüm sayfaları ve Amerikan yerlilerinin son yüzyıl boyunca geçirdiği tüm o aç, susuz günler ve geceler bu sesin dediklerinin tam tersini söyler. Görülen o ki bu bizim ülkede ‘komşunu sev’ ilkesi ve bu ilkeye saygı artık işlemez hale gelmiş ve tüm yaptığımız, gücümüzle yapmayı başarabildiğimiz ancak ve ancak, dost da olsa düşman da, yeni doğan ülkelerin umutlarını yok edecek şekilde onlara bizim insancıl, uygar olmadığımızı ve sözümüzü tutmadığımızı göstermek olmuştur.

Belki de şu anda kendi kendinize, ‘hay aksi şimdi bunun akademi ödülleri ile ne ilgisi var canım‘ diyorsunuz.

‘Bu kadın burada ne arıyor, hem akşamımızı berbat etti hem de bizi ilgilendirmeyen konularla yaşamlarımıza girdi, üstelik umurumuzda bile değil.‘

Sanırım bu sorulmamış soruların cevabı, sinema dünyasının da en az diğerleri kadar Kızılderilileri küçük düşürmekle, onları vahşi, düşmanca ve kötü göstererek karakterleriyle alay etmekle sorumlu olmasında yatıyor.

Bu dünya çocukların büyümesi için zaten yeteri kadar zor.

Kızılderili çocuğu televizyon izlerken film de izler ve soyunu filmlerde anlatıldığı gibi görünce o zihinlerin nasıl zedelendiğini bilmemiz mümkün değildir.

Geçenlerde bu durumu düzeltecek bir kaç sendeleyen adım atıldı ancak, çok az ve çok aksak.

Öyle ki bu mesleğin bir üyesi olarak, bir birleşik devletler yurttaşı olarak bu gece bu ödülü kabul etmek içimden gelmedi. Bu ülkede şu anda ödül almak ya da vermek, Amerikan yerlilerinin durumları önemli oranda düzeltilmediği sürece uygun değildir.

Eğer kardeşimizden sorumlu olamıyorsak en azından onların celladı da olmayalım.

Bu gece doğrudan sizinle konuşuyor olabilirdim ancak ırmaklar aktıkça ve otlar büyüdükçe onursuz kalmaya devam edecek bir barışın kurulmasını engelleyebilmek için elimden gelen yardımı yapmakla daha yararlı olabileceğimi hissettim.

Ümit ederim ki şu anda dinleyenler bunu kabalık olarak addetmez ve bu toprakların üzerinde tüm insanların özgür ve bağımsız kalma hakkı olduğuna inandığımızı söylemeye hakkımız olup olmadığı gibi önemli bir konuda dikkati çekmek için yapılmış samimi bir çaba olarak görürler.

..............

2 Şubat 2011 Çarşamba

Tılsım-ı Kudret süpermiş ulan!



Son zamanlarda sık sık adını duyduğum, gerek cnnturk, gerek hürriyet gerek facebook falan olsun gerekse blog yazarlarının sayfalarında, bir sürü yerde zart diye karşıma çıkan, eşimden dostumdan pek olumlu eleştiriler gelen şu Tılsım-ı Kudret adlı romanı bi okuyayım dedim. Bir de ne göreyim?! Roman cidden harikaymış ulan!

efenim roman milattan önce bi zamanda başlıyor. eski tanrılar, kuş adam anzu falan bir sürü şey var bu bölümde. ama asıl olay ilk muskanın yazılış hikayesi. zaten kitap da bir muskayla ilgili olduğu için bence fevkaladenin fevkinde bir başlangıç olmuş. soluk soluğa sayfaları karıştırırken bir de bakmışım akşam olmuş yanıma koyduğum çay soğumuş hava kararmış beni de bir ürperti almış götürmüşşşş



daha sonra osmanlı imparatorluğuna sarkıyor ki hikaye işte bu bölümler tadından yenmez bi kıvama geliyor. dilin ustaca kullanımı yuh artık dedirtiyooor! baharat tüneli ozanı bodur nafi olsun, ibn-i reşad olsun, zurnacı gıyaseddin efendi, bilge maruh falan bir sürü karakter var ve hepsi de birbirinden kuvvetli. amaaaa kuvvetli dediysem öyle kırıp geçiren tipler değiller. o kadar kuvvetli bir şekilde yazılmışlar ki insan gerçek sanıyor yahu! özellikle ibni reşadın mektupları kendinden geçiriyor okuyanı!



daha sonra ise yazar yerin alt diyarları diye bir yerlere götürüyor okuyanı.. cehennem yani herhalde :) orada altın sikkelerle gözleri dağlanan bi karakter var ki amaaan! eski şehirler sodom ve gomorayı yakan kişi bu adam.. cehennemde soluğum kesildi gece okumaya devam ederken tırstım ne yalan söyleyim ve sabah bitirdim romanı! :)) -evet utanmadan söylerim :) - arada bir de ağlıyorum bu sır olmaktan çıksın artık! :)

ama beni en çok etkileyen bu romanın birçok şeyi usul usul anlatması. yani eski dinler mesela ya da inançlar gibi konuların üzerine gitmiş yazar. işte nasıl anlatsam eski öğretilerden falan bahsediyor yeri geldiğinde. yankıbaba diye bi karakter var mesela sufi falan adam. onun söyledikleri falan çok etkileyici. velhasıl söyleyeceğim odur ki ne korku romanı, ne fantastik ,ne aşk hikayesi bu roman. ama hepsi işte!! hepsininhepsisi!

çizimleri facebook ve romanın da kapağını çizmiş ertaç altınöz adından çizerin sitesinden aldım. artık kızmasın bana niye aldın diye eee reklam da yapıyoruz işte daha en yapayım. sesinizi yükseltmeyiiin!

ayrıca blog aleminde de gezinen bir şahısmış yazar .. bunu da değerlendirmeden geçmeyin derim.

16 Ocak 2011 Pazar

yürüyen şato


Genç-yaşlı Sophie ile Howl'un yürüyen şatosu ekseninde bol ateş cinli ve büyülü bir hikaye. Birkaç yıl önce pek sevdiğimiz bol bol saygı duyduğumuz Miyazaki amcamızın animasyonu sayesinde tanışmıştım bu öyküyle ve İthaki yayınlarının kitabı çıkardığını duyunca hemen koşup aldım. Diana Wynne Jones'un dili ve sürükleyici üslubu beni yanıltmadı. Her ne kadar animasyon daha çok hoşuma gitse de fantastik yolculuklar yapmaktan çekinmeyeceklere şiddetle önerilir. Fazla gevezelik yapmadan saygılar şahanesi Neil Gaiman'ın yazar hakkında söylediği sözle huzurlarınızdan ayrılırım efenim..

“Diana Wynne Jones son kırk yılın en iyi çocuk kitabı yazarı…” Neil Gaiman